Küçük tuvalet diyorum ama aslında biz orayı çocukluğumuzda hep misafir tuvaleti olarak bildik. Ben de aynen öyle yaptım zaten. Hatta evin içini yaptırırken en sevdiğim yerlerden birisi oldu. Orayı tasarlarken çok zorlandım. Çünkü o kadar küçük bir yer ki iki kişi yan yana duramaz ama yeter de artar bile :) O ufacık yere bile yapacağımı yaptım tabi ;)
En çok zorlandığım kısmı lavabo seçmekti. O kadar dar bir alana altı dolaplı şık birşey bulmak çok zor biliyor muydunuz? Sonunda İKEA'daki en küçük boy dolaplı lavabo aklıma yattı. Fayanslara da uydu. Zaten fayansları yaptırırken özellikle en sade ve göz almayacak olanı seçtim. Malum süslemeyi seviyorum ya :) karman çorman görünmesin diye...
Lavabonun ardından ayna seçme işi çıktı. Önce kendim boyamak istedim. Ama MDF olmasın istedim. Kalın kenarlı olsun ama çok klasik olmasın dedim. E tabi istediğimi bulamadım :) Sonra, bir gün dolap kulbu bakmak için Zara Home'a girmiştim ki bu aynayı görüp vuruldum... Kulpları unutup aynayı alıp çıktım...
Bir de tuvalet kağıtlığı-fırça-çöp kutusu kabusu başladı. Ne yazık ki o kabus hala devam ediyor. Tabi ki birşeyler aldım, güzeller de ama tam istediğimi tutturamadım. Biraz modern kaldılar tuvalete. Ama elbet birgün bir yerde karşıma çıkacaklar :D
Son olarak ışıklandırma beni biraz yordu. Tuvalette kesinlikle deniz teması kullanmak istediğimden çok abartılı olmayan şık birşey aradım. Şeklini beğendiklerim kalitesizdi. Kaliteliler çok klasik ya da aşırı moderndi falan derken yusyuvarlak dümdüz birşey beğendim. Hatta beğendiğime kendim bile şaştım :)
Aaaaa bir de armatür olayı var tabi... Her ne kadar metali bana biraz parlak görünse de uydurabildiğimin en iyisi buydu. Çünkü armatürler genelde artık lavabonun üzerinden olacak şekilde tasarlanıyor. Oysa ben eski tarzda duvardan çıkan birşey aradım ve zaten tesisatımı da ona göre yaptırmıştım...
Buraya kadarki kısım sancılı olan kısımdı. Sonrası tamamen eğlence:
Bu seramik balığı çoooook uzun yıllar önce, sanırım 10 yıl kadar oluyor, Moskovadan almıştım. El yapımı olan balığıma ciddi bir para ödemiştim zira Moskova'da tanınmış bir seramik sanatçısının eseriydi. Sonra taklitleri çok çıktı tabi... Ah bir de o sanatçının adını hatırlayabilsem :/
Bu panoları da üç yıl önce nereye asacağımı bile bilmeden sırf deniz tutkum nedeni ile yapmıştım. Deniz feneri en sevdiğim figürlerdendir. Bir de Mayakovski'yi severim. Ne alaka diyeceksiniz :) Mayakovski de deniz fenerlerini çok severmiş. Zaten soyadındaki "Mayak" deniz feneri anlamına geliyor...
Bu deniz feneri mumlukları da geçen yaz Anamur'dan komik fiyatlara almıştım. Hemen hemen her tatil yöresinde bunlardan bulmak mümkün tabi...
Buradaki rafta arkada görünen fenerlerden birisi hediye geldi. Diğerini de bu sene İKEA'dan aldım. Havlular ise Madam Coco... Rafa gelince :) O da gri renkteydi. Ben onu kırık beyaz boyayıp zımparaladım. Aramızda kalsın ama aslında o raf şarap kadehliği hihihi... Havluluk olarak da güzel olmamış mı ama?


Ve başlığımda da belirttiğim balıklarım ve çapalarım... Bunları bugün yarım saat içinde yapıverdim. Çok basit ama keyifli oldular bence. Boya-zımpara ile eskit- az biraz stencil az biraz dekupaj... İşte bu kadar. Aslında balıkları birbirine halatla bağlayıp asacaktım ama sonra duvarda daha güzel durduklarına karar verdim. Sıkılırsam çıkarır biraz da asarak kullanırım :)
Tabiiii bu kadar deniz temasının içinde deniz kabuğu olmadan olur mu? olmaz... Daha önce bahsetmişmiydim bilmiyorum ama deniz kabuğu bende hastalık. Nerde bulsam alıp eve getiriyorum. Ne yapacaksam onları :)
Ama lavabonun ortasındaki o sevimsiz deliği kamufle etmek için son derece dekoratif bir çözüm ;) Bazen deniz taşı da koyarım hatta...
İşte bu kadar... Bu ufacık yerin dekorasyonu benim nerdeyse iki ayımı aldı. Evin diğer yerlerini anlatmayayım isterseniz hahaha :D Ufacık yerde yok yok değil mi? Aslında yok var... Yani denizle ilgili bu kadar çok tema varken bir yelkenli buraya güzel olmaz mıydı? Ehhh onu da yaparız heralde bir ara :)