25 Mart 2014 Salı

Bir YGS bir doğum günü bir tığ işi bir resim...



İşte geçtiğimiz haftanın özeti...

Kızım pazar günü YGS sınavına girdi... Zor senemizin ilk zorluğunu atlattık nihayet. Bunun üzerine fazla bir şey yazmak istemiyorum. Ülkemiz gençliğinin kapanmaz yarası maalesef. Hayatlarını bir kaç saate sığdırabilecekler sanki... İyi geçmiş... Çok çalışıyor kızım. Tek düşüncem emeklerinin boşa çıkmaması.

Tabi hafta sonu bu heyecanlı telaşımız vardı ve pazartesi günü de oğlumun doğum günüydü. Uzun, sağlıklı, mutlu, başarılı ve huzurlu bir hayatı olsun canavarusarpusumun... 13'ü bitirdik sonunda.

Gelelim fotoğraftakilere...




Tığ işi yastığın modeli Afrika çiçeği imiş. Yani ben pek tığ işi bilmem ama son zamanlarda pinterestte o kadar güzel tığ işleri dolaşıyor ki... Dayanamadım denemek istedim. Fena olmamış değil mi :) Bir de DMC'nin Natura ipliklerinin renkleri beni baştan çıkardı ne yalan söyleyeyim :D



Örme işim bittikten sonra da sağ olsun Sevil (http://mycolurfullife.blogspot.com.tr/) yastığını da dkti bana bugün. Çoook ama çok yakıştı koltuğuma ;)



Eh birkaç tığ işi daha yaparım daha hızımı alamadım :D



Bu arada atölyede ressam Füsun Ürkün ile bir akşam kendimizi şımartıyoruz. Sevgili Füsun cömertçe bildiklerini bizimle paylaşıyor. Çoooook teşekkür ederim beni yeniden resme döndürdüğü için. Resim dersi için Ece Aymer Craft House'u arayabilir ya da mail atabilirsiniz. (eceaymer.com)...

17 Mart 2014 Pazartesi

Çarpı işi ahşap boyamaya karşı :)





hımmmm... nereden başlasam acaba? :)

Tamam... önce yastığımla başlayacağım. Bu yastığın kitini St.Petersburg'dan almıştım ama birkaç ay işlenmeyi beklemek üzere rahmetli anneannemin dolabındaki yeri aldı. Ta ki bir ay öncesine kadar...



Moskova'da yaşarken matruşkalardan bir parça bıkmıştım açıkçası. Ama yine de kalbimin bir köşesinde hala onlara zaafım devam ediyordu. Dönerken elbette pek çok matruşka ile döndüm. Hatta matruşkalar hakkında araştırma yazım bile var.



Sonuçta gördüğüm her matruşkalı şeye atlar buldum kendimi. Bu kiti de Petersburg'daki hobi market Leonardo'dan almıştım. Yünle ilk defa işleme yaptım. Zor olacağını düşünmüştüm ama oldukça rahat işledim...



Uzun süredir ahşap boyama yapmamıştım. Yani atölyede yapıyorum tabi ama evde kendime yapmamıştım. Ece Aymer Craft House'a bu deniz temalı dekupaj kağıtları gelince elbette kim tutar beni. En sevdiğim temaların başında geliyor deniz, deniz fenerleri, martılar v.b Epeydir kendime bir tepsi yapmak istiyordum ama ne istediğime bir türlü karar veremiyordum. Sonunda pazar günü bir şey dürttü. Kalk boya dedi. İyi ki de dedi :)



İç kenarlara bantla çizgi çalıştım. Nedense deniz temalı şeylerde çizgiyi çok seviyorum. Onun dışında dış kenarlar ve içi dekupaj. 100 kat döküp dökmemekte kararsızım. 100 kat sağlam olduğu için seviyorum ama hem tepsiyi ağırlaştırıyor hem de parlak görüntünün bu tarza uymayacağını düşünüyorum...



Bugünlük benden bu kadar. Aslında uzun uzun yazacaktım ama bugün DMC Natura ipler aldık Füsun, Dolunay (http://ahousefulofhappiness.blogspot.com.tr/), Sevil (http://mycolurfullife.blogspot.com.tr/) ve ben. Hemen oturup onları örmeye başlamak istiyorum...

Yeni sürprizlerle yakında burada olacağım. İlk defa tığla motif işeyerek bir şey yapmayı deneyeceğim. Bana şans dileyin :)

10 Mart 2014 Pazartesi

from my art journal

blackberry & banana smoothie ;)


 Dünya kirlenip etrafımızdaki her şey yapaylaştıkça gücü yeten herkes organik yani doğal olana doğru yeni arayışlar içine giriyor. Özellikle de sağlığına ve güzelliğine önem verenler. Ancak bu devirde sağlıklı olmak maalesef her zaman kolay olmuyor. Marketlere girdiğimizde organik olanla olmayan arasındaki uçurumu görüyoruz. O zaman şunu düşünüyorum: "nispeten çocukluğumda yaşadığım organik! zamanlara şükür"

Elbette çocuklarımız bizim kadar şanslı değil. Annem çarşıdan geldiği zaman yumurtaları fırçalayarak yıkar öyle yerleştirirdi dolaba. Eh ne de olsa tavuktan henüz çıkmış tahminen toprağa düşmüş, midenizi bulandırmak istemem ama hala tavuğun içsel atıkları ile kaplı olurdu. İçinden sarısının sarımı turuncu mu çıkacağını bilmez, hiç biri birbirine büyüklük açısından benzemezdi, hatta içinden çift sarı çıkınca sevinirdik. Şimdi raftan aldığın kutunun içinden çıkan nerdeyse steril görünümdeki yumurtaların içinden ne çıkacağını bile biliyoruz.

Ispanak pişirmek ömür törpüsüydü. Toprağını akıtmak ve temizlemek bile yarım gün sürerdi. Az önce muz almaya markete gitmiştim genç bir çift paketli ıspanaklardan almış. Kızcağız eşine bunlar yıkanmış gibi tekrar yıkamaya gerek var mı acaba diye soruyordu. Ama elbette her bir yaprak nerdeyse pazı boyunda maşallah..!

Kızım 17 yaşında ve her genç kız gibi o da sağlıklı ve güzel olmanın yollarını arıyor. Şimdi yeni bir sağlıklı içecek modası var. Smoothie... Aslında benim de hoşuma gitti çünkü yapay şekersiz meyvalar ve yoğurtla oldukça sağlıklı görünen bir içecek. Gazlı içeceklerden ya da bol E'li yapay meyve sularından iyi. Ama içine koyduğumuz yoğurttan, muzdan ya da başka meyvelerden nasıl emin oluruz bilemem :) Ben elimden geldiğince her mevsim her şey bulunabilmesine rağmen, eski usul her şeyi mevsiminde tüketmeye özen gösteriyorum. Ya da dondurulmuş ürünlere güvendiğim için çok gerekirse onları kullanıyorum.

Birkaç gündür smoothie tarifleri toplayıp okuyup inceleyip duruyorduk Sera ile. Sonunda bugün denedik. Son derece tazelendirici hafif ve mmmm lezzetli oldu :) Sadece tatlısı biraz az geldi. Ama yapay şeker kullanmak istemediğimden bir dahakine bal ya da pekmez eklemeyi düşündüm. Tabi bir de bizdeki yoğurtlar bir parça tuzlu gibi. En iyisi yoğurdu evde yapmak.

İşte blackberry & banana smoothie tarifi... Şimdiden afiyet olsun :)

Yarım muz, dilimlenmiş
6-7 adet dondurulmuş kara böğürtlen (mutlaka dondurulmuş olması lazım, mevsiminde olsa bile dondurun)
1/3 su bardağı yoğurt
2/3 su bardağı süt
2 küp buz

Blendırda iyice karıştırıp bardağa boşaltmanız yeterli. Tatlısı az gelirse bir kaşık bal eklenebilir ya da pekmez. Evde olsa üzerine de iki yaprak nane koyardım ama yoktu :)

Biz hem tadını hem rengini çok sevdik, umarım siz de beğenirsiniz ;) Sağlıklı bir hafta diliyorum hepinize :)


3 Mart 2014 Pazartesi

eveeeeet bu defa ara uzun oldu :)



Epeydir bilgisayarın başına oturmuyorum. Elimde telefon sadece pintereste girip çıkıyorum. Nedense canım hiç bir şey yapmak istemiyor. Sadece History Channel izleyip duruyorum ve hayaller kuruyorum :) Boynum el vermediği için hala ağır iş yapamıyorum. Kendimi ufak tefek şeylerle oyalıyorum işte. Ama yakın zamanda yeni bir projeyle karşınızda olacağım :)



Bu arada Cross Stitcher dergisinin Mart sayısı son derece zayıf. Ama yanında hediye gelen broş kiti çok cici. Hemen de işleniyor. Hatta boynum zorlamasa bir günde bitirirdim ama maalesef benim iki günümü aldı. Sonuçtan memnunum ama ben broş takmam ki :D Olsun şapkalarımdan birini süsler o halde hehehe...




Hayallerimi merak ettiniz değil mi :)

History Channel'da "Depo Savaşları" diye bir program var. Terk edilmiş depolar açık arttırma ile satılıyor. Ama arttırmaya katılanlar depoyu sadece dışarıdan şöyle bir görüp riske girip alıyorlar. Bazen içinden çok para eden şeyler çıkıyor bazen zarar ediyorlar. Yeni moda kumar yani :) Ama bu bir tv programı tabi.. Bu yüzden de genelde zararda gibi görünen depodan bir parça bir şey çıkıyor ve hep onlara kar getiriyor. Bu bazen antika bir eşya bazen elektronik bir alet bazen bir sanat eseri oluyor...

Ben bu programın Texas kısmını çok seviyorum. Arttırma yapanlar çok keyifli. Her zaman standart bir ekip var arada renk katsınlar diye farklı kişiler de geliyor. 


Ben en çok Jenny'i seviyorum. Jenny lise yıllarında popüler kızlardan biriymiş. Hatta bir pon pon kızmış :) Şimdi bir mağazası var. Eskici ama bizim tarz bir eskici. Eski mobilyaları topluyor, yeniliyor ve satıyor. İşte ben de bunları izleyerek öyle bir mağazanın hayalini kuruyorum hihihi...




Bir de Moe var :D Çok komik bir adam. Tıpkı bir çizgi film kahramanına benziyor. Sanki sürekli şaka gözlüğü takıyor gibi :D



 ve bu da Moe'nun ortağı Mary... O da eski eşyalardan sanat eserleri çıkarıyor ama benim pek tarzım değil :D





Fırsatınız varsa izlemenizi şiddetle öneririm... Bir de Modern Rehinciler var ki şu anda bu yazıyı yazarken bir yandan onu izliyorum :)

Ne diyebilirim ki... belki bir gün ;) Hepinize güzel ve hayallerle süslenmiş bir hafta diliyorum... veeee sat-tımmmmmm :D
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...