30 Mayıs 2014 Cuma

çiçeklerimden uzak durun sizi gidi yaramaz kargalar :)




Bahçeli bir evim olmasını gerçekten çok istiyorum. Çeşit çeşit çiçek ekeyim, sabah kahvaltımı çimlerin üzerinde yapayım, köpeğim bahçede hoplayıp zıplasın, kedim ağacın bir dalında uyusun falan filan...

Şimdilik malesef öyle bir ihtimal görünmüyor ufukta. İnşallah bir gün... Sağlık yerinde olsun da değil mi ;)



Fakülteyi kazandığım sene annemlerin İzmir-Çiğli^ye tayinleri çıktı. Onlar Karşıyaka'nın yoluna düştüler ben Yurdun merdivenlerine :) Annemlerin oturduğu lojman yani Çiğli lojmanları Amerikalı askerlerin yaptığı taö Amerikan country tarzında lojmanlardı. Tek katlı, büyük ve eski. Mutfakta eski tip elektrikli ocakları olan bir fırın. Amerikan filmlerinde gördüğümüz şu kocaman çamaşır makinalarındani kocaman bir bahçe. Mutfaktan arka bahçeye açılan kapı hani şu altı ayrı üstü ayrı açılan kapılar var onlardandı. Arka bahçede ipler, iplerde güneşte kuruyan çamaşırlar...



Kocaman bir odam vardı. Penceresinin önünde palmiye ağacı... Yerleri antika kilimlerle kaplamıştım. Yer yatağım, yer yastıklarım, tüm resim malzemelerim yerde. Boyalar açık, kağıtlar dağılmış. Aniden canım resim yapmak istese anında her şey hazır :) Yerden yüksek tek şey 5 çekmeceli şifoniyer...



Ne yazık ki bu evin ve odanın keyfini ben pek çekemedim. Dedim ya fakülteyi kazandığım seneydi. Annemler gitti ben Ankara'da yurtta kaldım. Tatillerde üç beş günü geçirebildim o evde. Bir yıl sonra annemler yeniden Ankara'ya döndüler. Aahhh ah şimdi öyle bir ev istiyorum işte.



Yine de evimi çok seviyorum. Büyük olmasını, her bir köşeye başka hobi malzemelerimi dağıtabilecek kadar rahat olmasını :) kocaman girişini... Ama en çok da balkonumu seviyorum. Balkonlarım zaten bahçe gibi. Yani o kadar büyük değil ama ikinci kattayım ve sitemizin bahçesi öyle ağaçlık öyle yeşillik ve öyle çiçekli ki zaten bahçede oturuyorsun gibi. Siteyi çevreleyen çitlerimiz hanımeli dolu. Ah o koku... Mest ediyor resmen.

Eeee kuşlarımız da eksik olmuyor tabi. Gerçi elbette karga değil güvercin ve saka ama :) Hatta yazın belli bir dönemi resmen kırlangıç istilasına uğruyoruz. Gerçi hiç konmuyorlar. Sürekli daire çiziyorlar önümüzde...

Ben de o yüzden cici çiçeklerime konmasınlar onları kırmasınlar diye :P bu korkuluğu yaptım :) Şaka bir yana ben bu Tilda olayını pek sevdim....

Eylemlerim devam edecek efendim haber vereyim dedim... Haaa bu arada uzun bir süredir (Somadan beri :( ) blog ziyareti yapamadım. Bu hafta çalışıyorum ve eve yorgun geliyorum sonra da büyük bir hevesle tildamın başına oturuyorum ama sizleri unuttum sanmayın ;) Hepiniz öpüldünüz...

26 Mayıs 2014 Pazartesi

jane austen tilda



Henüz ilkokul, ortaokul yıllarımdayken bebeklerle oynamak yerine genellikle onlara elbiseler dikerdim. Hatta lojmandan arkadaşlarımla diktiğimiz elbiseleri oyuncak bebeklerimize giydirir apartmanın merdivenlerinde sergi açardık. Bir de utanmadan apartmana girenlere bilet parası keserdik :D İlksinnnn hatırlıyor musun? :)



Tilda bebek dilme işi de o yüzden çok hoşuma gitti sanırım. Ama o kadar minik minik el oyalayıcı ki sık sık yapamıyorum. 



Bugün Sevil Saliha ve ben samanpazarına gittik, yeni kumaşlar aldık, pirinç handa gözleme yedik sonra da Sevil'in evine gidip Tilda diktik :) Saliha'nın dikiş bilgisi ile yeni yeni şeyler de öğrendik... 



Eve gelince de elbette bir an önce bitirmem gerekiyordu ki ben de öyle yaptım... Tilda kitabında bu bebeğin adı Jane Austen. Aslında ince keten rengi kumaş aradım bulamadım. Bebeğin orjinalinde elbise öyleydi. Ama ben bu çiçekli kumaşı da çok sevdim.



Ama bu bebek beni epey yordu o yüzden de dinşenmeye çekiliyorum... İçinizdeki çocuk ruhu hiç solmasın ;)

25 Mayıs 2014 Pazar

my little garden 2


Sıkıntılı, üzücü, sinir bozucu günler geçirdik hep birlikte. Geçirdik derken bu duygular henüz geçmiş hiç bir şey henüz hafiflemiş değil aslında. Büyük bir öfke var içimde. Ama bu akşam bunlardan bahsetmeyeceğim. Günlerdir ne bir şey yapmak, ne blog yazmak ne de blog gezmek gelmedi içimden. Ama bugün biraz moral depolamalıyım. Zira derin bir nefese ihtiyacım var.

Olup bitenler beni gerdikçe boynumun ağrısı artıyor. Perşembe günü yine ağır sancılarla kendimi zor eve attım ve 2 gün boyunca hiç bir şey yapmadan dinlendim.  Yukarıdaki galvanizim mi? Aslında onu yapmaya çok önce başlamıştım ama olanlar yüzünden elim değip de bitirememiştim. Boyanacak ne varsa boyamıştım. Dün gece yapıştırdım, bugün vernikledim ve küçük bahçem hazır. Hatırlarsanız geçtiğimiz sene de bir küçük bahçe yapmıştım kendime. Merak edenler: http://tarchintasarim.blogspot.com.tr/2013/08/benim-kucuk-kaktus-bahcem-my-little.html

Bu defa çiçekleri içine dikmedim, saksıları ile birlikte koydum ki sıkıldıkça başka çiçeklerle değiştirebileyim diye :)

Fotoğrafların tamamını görmek için aşağıdaki resmin üzerindeki okları kullanın ;)



Bir süredir resim de yapamıyorum. Sanırım bir durgunluğa girdim. Umarım çabuk sıyrılırım :) Herkese kazasız belasız kötü habersiz bir hafta diliyorum...

11 Mayıs 2014 Pazar

Seden Sezer Art Studio: happy mother's day from my sketchbook





Seden Sezer Art Studio: happy mother's day from my sketchbook: Sevgili ve değerli annelerin anneler günü kutlu olsun... Etrafınız hep nadide çiçeklerle dolu olsun... Çocuklarınızla mutlu bir hayat h...

Hergününüz bugün kadar kutlu olsun



Bana can veren, hayat veren annem... Beni büyüten, büyütürken insan olmayı öğreten annem... Hayatın güzelliklerini de gerçeklerini de anlatan annem... Eli, yüreği, aklı hala üzerimde olan canım annem... Beni hayatına dahil ettiğin için çok teşekkürler...

Hayatıma güneş gibi doğan, canımın, yüreğimin, aklımın tam ortası canım kızım ve oğlum... Anneliği bana tattırdığınız ve yüzüme kara çalmadığınız için teşekkürler...

Hayatımı paylaştığım, aşkımı ve ruhumu verdiğim, her şeyiyle güvendiğim eşimi böylesine güzel karakterde yetiştiren, beni kızı olarak bağrına basan, güler yüzüyle, asaletiyle bana önderlik eden Işın annem...

Tanıdığım tanımadığım, hayatımdan gelip geçen tüm kıymetli, anaların her günü bugün kadar kutlu olsun...

Sevgiyle kalın ve hep çocuklarınızın sıcaklığında mutlu olun...

6 Mayıs 2014 Salı

Seden Sezer Art Studio: from my sketchbook







Seden Sezer Art Studio: from my sketchbook: hydrangea     Ben küçükken, daha ilkokuldayken İzmir-Karşıyaka'da yaşıyorduk. Hafta sonları babaannemin evine giderdik. Asla...

5 Mayıs 2014 Pazartesi

Yeni blog




Birkaç haftadır bu bloğum gözüme çok karışık görünmeye başladı doğrusu...

Çarpı işi, dekupaj, tığ işi, mobilya yenileme, resim, art journal, mixed media, suluboya, yağlıboya, fotoğraf, günlük say say bitmiyor... Blogumda bir şey bulmaya çalışsam çıldırıyorum. Etiketler bile fayda etmiyor artık. O yüzden bir çare bulmam gerekiyordu...

Ben de yeni bir blog daha açmaya karar verdim. Yeni bloğumu sadece resim çalışmalarım için düzenledim. Elbette burada da yayınlayacağım ama zamanla art journal, mixed media, suluboya, yağlıboya ve buna benzer resimsel çalışmalarımı tamamen diğer tarafa kaydıracağım. Bu bloğum da hobi ve craft ağırlıklı olacak. Yeni bloğumu da takip ederseniz beni çok mutlu etmiş olursunuz.

Anlayışınız ve yorumlarınız için çok teşekkürler...

Yeni blog adresim:
www.sedensezer.blogspot.com

4 Mayıs 2014 Pazar

3 Mayıs 2014 Cumartesi

Çay mı Kahve mi anketime katılır mısınız?




Geçenlerde (dediğime bakmayın belki 2 belki 3 yıl önce :D) bir yarışmada Türkiye'deki kadınların daha çok hangisini seçtiğini sormuşlardı... Çay mı kahve mi?

Sonuç: çay çıkmıştı...




Açıkçası ben kahveciyim. Sabah kahvaltıda bile kahveyi tercih ederim. Gün boyunca da en az 3-4 fincan sütlü kahve içerim. En az da 2 fincan Türk kahvesi...





Hatta atölyeye gelen bayanlara da sordum bugün, ilginçtir kahve açık ara önde. Hatta sadece bir kişi çay dedi...

Merak ettim siz neyi tercih edersiniz? Çay mı kahve mi?

2 Mayıs 2014 Cuma

will you play with me?

 
 
Dama mı oynayalım?
 
 


Yoksa X-O mu?

Bir süredir uygun büyüklükte bir kare pano ya da daha iyisi kutu arıyordum. Kutunun derin olmaması gerekirdi. Sonunda bugün buldum :)

Aslında satranç olacaktı... Hala daha olabilir, uygun satranç taşları bulana ya da yapana kadar ;) Bu akşam ancak bu kadarı çıktı...



Kutuyu önce koyu gri renkte boyadım. (kapağını ve kutunun yan kenarlarını). Sonra kapağa yoğun mum sürdüm. (parafin de olur) sonra lacivert boyadım. Tekrar mum sürdüm. Krem rengi boyadım ve güzelce zımparaladım. Ardından turkuaz ile bantla karelerini çalıştım. Karelerin aralarını kazıdım. Üstten bir kez daha zımparaladım.


Kutunun altını lacivertle süpürdüm. Sonra turkuaz ile süpürdüm. Balık stenciller yaptım ve eskitmek için zımparaladım.

İçini bej boyadım. Nedense deniz temasına çok yakıştırdığım bir renk. Belki de plaj kumunu çağrıştırdığı için. Kapağın altını da bej boyadım. Lacivertle çizgilerini boyadım...




Dama taşı olarak uygun büyüklükte midye kabukları ve deniz taşları (Anamur'dan topladığım) kullandım. X-O için de biraz daha büyük deniz taşlarına akrilik ile X ve O boyadım.




Artık plaja giderken yanımıza alabiliriz :)




Denize gitsek artık değil mi :D


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...